ONUN ADIYLA..SEVDİĞİNE SELAMLA..

Ellerim küçük,kollarım güçsüz..Yıldızlar uzak,yüzleri parlak..Gönlüme düşen kadarı içimi ışıtan kadarı yazıya dökülsün..Yıldızlar da aldığı ışığı yansıtır ya,yıldızlardan aldığı bir ışık olursa yansıtsın kalem..

2 Ocak 2011 Pazar

Ebu ZER

Yalnız yürüsek..Biraz düşünsek,biraz gülsek,biraz ağlasak kendi kendimize,yalnız,tıpkı yaşamdan bir sayfa kopyalar gibi...Bir farketsek,yalnızlık ve yürümenin kendileştireceğini böylesine..
Yapayalnız yürümek sahralar,çöller üstünde altın alev güneşin altında..Saatlerce yürümek,zamanı unutarak.Zaten umut bağlamadığın yaşlı yorgun bineği yarı yolda bırakarak,ki belki de bedenindir o binek,yürümek..
Size binek bulamıyorum diye hüzünlenen kalbi hatırlamak.Gözleri dolu yürümek.O kalpten kopamamak, arkasında kalamamak,ardı sıra yürümek.Yanına birini bile beklemeden,aramadan,konuşmadan,söylenmeden,sızlanmadan.Arkada kalanların kirleneceği Tebük seferinde,yapayalnız yürümek,oturup kalmamanın tek çaresi yürümek...Kafilenin arkasından yetişme ihtimalini düşleyerek yürümek..

İnsanın yürüyüşünden yaşamı anlaşılır ancak.Yaşam başlı başına bir yürüyüştür çünkü.Karaltı halinde görünürken bir insanın görünüşü uzaklardan bilen bilir,korkmayın,O Ebu Zer dir.Yalnız yürür,yalnız yaşar,yalnız ölür,yalnız dirilir.Yalnızlık onda başlı başına bir zenginliktir.Ne kadar fakr içinde olsa o zerrü simin kaynağıdır.Altının mücevherin biriktirilmesine kızışı içindeki maden yatağından belki.Kalabalığa dalıp gidemeyişi,tevhid pınarının sesini uzaklardan bile duyduğunda heyecanlanışı,şair kardeşini gönderip bilgi alışı,tatmin olmayıp,Mekke de Efendimizi,Esselamü Aleyke Ya Rasulallah diyerek selamlayışı,sakla denmesine rağmen,imanın içine sığamayışı,bir ömür hakkı hakikati taşırması gönül testisinden,bundan belki.

Efendimizden bahsederken dostum sevgilim bana şöyle demişti deyip anlatışını duyabilsek.Şehrin kalabalık şaşaalı hayatına itirazına dayanamayanlar onu yanlarından uzaklaştırdıklarında,hani Medine yakınlarında bir eve yerleşip hacılarla sohbet ettiği o eve yerleştiğinde ona misafir olup dinleyebilsek.Bize dostunu anlatsa,sevgilisini,bilemediğimiz tanıyamadığımız kimler varsa daha.Abdullah bin Mesudu..Eski günlerini,hani yol kesen kabilesini,nasıl dönüşebiliriz böyle bir soluğa ümitlensek..Bir kul hırsızlık yapsa,zina etse,yalan söylese de yine de affolur mu deyişini duysak,ve Rabbin merhametini...

Yalnız yürüsek..Sıcakta ya da şu soğukta,biraz yalnız yürüsek,ara sokaklardan, binaları yıkarak gözlerimizle,yerde un ufak olurken taşlar,ayağımız altında kaybolsalar.Uzaktan bir kafile görünse ilerde,içimizde bir acı bir ümit,karmakarışığız,içimize yürürken..Kafileye ulaşsak derin vadilerimizden geçip,bize en tanıdık beyte,beyti atike,kalbimize giderken,huzur çarşısına niyetlenirken...Ebu Zere uğramayı, uğrayıp altın bulmayı düşlesek.Önde Abdullah bin Mesud.Konuşmadan ilerlesek,birbirimize tanıdık.Bozamasa yalnızlığımızı bu tanıdıklık..Yaklaştıkça havanın ağırlaşışını hayra yorsak.Sonra bir evladın sesiyle irkilsek,bu Ebu Zer dir,onun defnine kim yardımcı olur dese..Yalnız yürümüş yalnız yaşamış yalnız ölmüş ve yalnız dirilecek,yalnızlığın onurunu efendimizin diliyle yüceltecek bir insanın arkasından,ağlasak,ağlasak,hiç ses çıkarmadan..Sevgilisinin onu bıraktığı gibi kalmaya ahdetmiş bir vefanın yasını tutsak.Amel, kalp değil ama yaşam standardı olarak bir günü diğerine eşit olmayan bizler..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder